27 Aralık 2010 Pazartesi

ÇEKİLMEZ BİR ADAM

Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Bir bakıyorsun ki ana avrat söve...
r gibi
Azgın bir hayvan döver gibi
O gün çalışıyorum
Sonra birde bakıyorsun ki
Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü
Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün
Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün
Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet
Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Yine her seferki gibi haksızım
Sebep yok olması da imkansız
Bu yaptığım iş ayıp rezalet
Fakat elimde değil
Seni kıskanıyorum. 

                                                                          NAZIM HİKMET RAN

24 Aralık 2010 Cuma

NESİMİ

Dîvan şâiri. Azerî sahasında yetişen Türk şâiridir. Asıl adının Imâdeddîn olduğu, Bağdat civarında Nesîm kasaba­sında doğduğu söylenir. İran’da Hurufilik mezhebini kuran Fazlullah’ın (Öl. 1401) halîfelerinden olduğu, şeriata aykırı inançları propa­ganda ettiği için Halep’te derisi yüzülerek Öldürüldüğü bi­linmektedir (1404). Hayâtı efsaneleşmiş, özellikle alevî, bektaşî şairler arasında “Şâh-ı Şehid” adı ile îtibar kazan­mıştır.Türkçe ve Farsça ile mesneviler, gazeller, rubailer ve tuyuglar yazmıştır.Bu şiirlerde Hurûfi inancının izleri de açıkça görülür. Fuzuli gibi büyük bir şâir üzerinde etkili olmuştur. Kanunî Sultan Süleyman da onun meşhur bir gazeline nazire yazmıştır.Türkçe ve Farsça olmak üzere İki divânı vardır. Türkçe şiirlerinde Nesimi, Farsça şiirlerinde Hüseynî mahlasını kullanmıştır. Türkçe dîvânı 1844-1881 yılları arasında dört defa neşredildi. Bütün şiirleri Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Akademisi tarafından üç cilt hâlinde Bakü’de basıldı (1973).

21 Aralık 2010 Salı

KİTABE-İ SENG-İ MEZAR

Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye.

Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir aksam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helâl ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.

Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzgar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yaz yazısıyle:
'Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı.'            

                                                                    O.V.KANIK


13 Aralık 2010 Pazartesi

Beni güzel hatırla. Dizlerimde uyuduğunu düşün. Saçını okşadığımı üşüyen ellerini ısıttığımı. Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne. Anlından öptüğüm dakikaları. Birazdan kapını çalan kişi olabileceğini düşün. Şaşırtmayı severim biliyorsun. Bu da sana son sürprizim olsun. Şimdi seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum. Beni güzel hatırla GİDİYORUM....

11 Aralık 2010 Cumartesi

NASA

1958'de Amerikan Ulusal Havacılıkve Uzay Dairesi (NASA)kuruldu. Rusların 1957'de Sputnik uzay aracını fırlatmasının ardından ABD kongresi tarafından 1915 yılında kurulmuş olan Ulusal Havacılık Danışma Komitesi  çerçevesinde oluşturuldu.

ALEXANDER FLEMING(1881-1955)

İskoçya'da Ayrshire'da doğdu.1901yılından itibaren, Londra St.Mary Hastanesinde tıp öğrenmi gördü.Çok sonra 1928'de kan zehirlenmesine yol açan bakterileri incelerken Penicillium notatum denilen bir oluşum olduğunu gördü. Oluşumun bulunduğu bölgede bakteriler ölmüştü.Buna neden olan kimyasal maddeye bugün ''PENİSİLİN''denmektedir.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
                                                                                

                                                                                                                  N. H. RAN

4 Aralık 2010 Cumartesi

NE GELİR ELİMİZDEN İNSAN OLMAKTAN BAŞKA***
                                 

                                                                              CHARLIE CHAPLİN

2 Aralık 2010 Perşembe

BEN İÇERİ DÜŞTÜĞÜMDEN BERİ

Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafın on kere döndü dünya
Ona sorarsanız :'Lafı bile edilemez, mikroskopik bi zaman...'
Hayat
bir sınavsa eğer hiç uğraşma adını yaz ve çık.
Belki sınıfta kalırsın;ama adının altında benbeyaz bir sayfa bırakırsın......
                                                                                                    ''ALPER AKÇİMEN''

29 Kasım 2010 Pazartesi

MEZOPOTAMYA'DA HUKUK

Sümerliler en eski kanunlara sahip bir toplumdu.İlk kanun Lagaş kralı Urukagina tarafından M.Ö. 2375 yılında çıkarılmıştır.Burada kralın baskı ve zulme son vererek özgürlüğü geirdği anlatılmıştır.III.Ur kralından Ur-Nammu çıkardığı kanunlarla haksızlık,hırsızlık , büyücülük ve askerlikten kaçmayı önlemek istemiştir.Mezopotamya'da çıkarılan kanunlar içerisinde en gelişmiş ve en tanınmış olanı Hammurabi kanunlarıdır.Bu kral, kişi ve toplum hukukunu birbirinden ayırarak, eski kanunları daha sistemli bir hale koymuştur.

LAKTİK ASİT

Laktik asit hayvan va insanların kaslarında yaterince oksijen bulunmadığı zaman garçekleşen bir olaydır.Laktik asidin kaslarda birikmesi insanlarda yorgunluk hissi verir.
Yoğurt yenildiğinde yorgunluk ve uyku hissi verir.Bunun nedeni içinde laktik asidin bulunmasıdır.

8 Kasım 2010 Pazartesi

GENERAL HARBORD RAPORU

Barış Konferansı tarafından Doğu Anadolu'da inceleme yapılmasıyla görevlendirilmiş olan General Hardord'un başkanlık ettiği komüonun görevi, Ermenistan'ın durumu hakkında inceleme yaparak, bu memleketin mandaterliğini kabul etmek için gerekli olan şartları incelemekti.General, 20 Eylül 1919'da Sivas'ta Mustafa Kemal ile 25 Ekim'de Erzurum'da Kazım Karabekir ile görüşmüştür. ABD'li heyet, Türk insanına yönelik katliama tanık olmuştur. Amerikalı General Harbord'un, Erzurum içindeki incelemeleri sırasında, bizzat kendisi Türk tarafına şöyle bir soru yöneltmiştir:''Daha önceden Erzurum'da Ermeni çoğunluğu var mı idi?'' Bu soru üzerine Erzurum Belediye Başkanı Gürbüz Bey, Amerikelı Generali pencere önüne çağırarak Gez ve Kavak Mezarlıklarını gösterip, ''Bunlar hep Türk mezarlarıdır.Şehrin öteki yerlerinde de bunların on katı Türk Mezarlığı daha vardır. Şimdi iyi bakın, çevresi duvarlarla çevrili küçük bir mezarlık var.O da Ermenilerin mezarlığıdır. Şimdi Ermeniler mi? Türkler mi çok anladınız mı? Ermeniler ölülerini yemediler ya! Erzurum'un ölüsü de Türk, dirisi de Türk!'' diyerek tarihi cevap vermiştir.